Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Rimini

Arco d'Augusto (Augusto Kapısı)
Rimini, İtalya'nın doğu kıyısında Adriyatik Denizi'ne sahili olan bir kent. Geçmişi çok eskilere dayanan bir yerleşim yeri. İtalyanların ve başta Ruslar olmak üzere bazı kuzeyli turistlerin gözde tatil mekânlarından. 15 kilometrelik deniz kıyısı boyunca sıralanmış yüzlerce otel sayesinde kent yazları bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Bu yönüyle bizim Alanya'ya benzettim fazlaca. Tek fark bizdeki gibi ultra lüks otellerden ziyade daha sade otellere ev sahipliği yapıyor olması.

Rimini'nin tarihî merkezi deniz kıyısından birkaç yüz metre içeride. Otellerin yoğunlaştığı kıyı kısımlarında yerleşim nispeten daha seyrek. Otellerin ve dükkânların çoğu kışın kapısına kilit vuruyor. Rimini'nin bittiği yerde başka küçük ilçeler başlıyor: Viserba, Rivabella, Miramare, Viserbella gibi... Bizim kaldığımız otel Viserba'daydı. Rimini'den kalkan belediye otobüsleriyle kolayca otelimize ulaşabiliyorduk. Şehirde tramvay ya da metro yok.

Otel odamızdan Rimini kumsalları
Peki Rimini'ye nasıl gidilir? Kentin uluslararası bir havalimanı var fakat ne yazık ki Türkiye'den Rimini'ye doğrudan uçuş yok. En yakındaki havalimanı Bolonya'da. Bolonya'dan da bizim yaptığımız gibi trenle gidebilirsiniz. Rimini'de neler yapılabilir? Öncelikle Adriyatik'te denize girmeyi deneyimleyebilirsiniz. Gerçi Hırvatistan'ın büyüleyici sahilleri dururken Rimini'ye gelmek akıl kârı bir iş midir bilemem ama bizim Rimini'ye geliş amacımız Adriyatik'te yüzme fikrinden ziyade yanıbaşındaki San Marino'yu gezmekti. San Marino'ya gitmek için gereken otobüsler Rimini'den kalkıyor. San Marino'yla ilgili gezi yazımı burada okuyabilirsiniz.

Trenle Rimini'ye vardığınızda gardan bir meydana çıkıyorsunuz. Garın hemen yanıbaşında bir turizm ofisi bulunuyor. Buradan kentin ücretsiz turistik haritalarından ve gerekli broşürlerden alabilirsiniz. Ayrıca kentin pek çok önemli otobüs hattı buradan geçiyor. Otelinize gitmek için büyük olasılıkla bu otobüslere bineceksiniz.

Dediğim gibi Rimini'nin köklü bir tarihi var. Kentin geçmişi tarihöncesi dönemlere kadar uzanıyor. Roma İmparatorluğu döneminde de şehir önemli bir merkez olmuş. Günümüze ulaşan pek çok Roman eseri görebilirsiniz. Gardan şehir merkezine gitmek için önünüze çıkan Dante Caddesi'ni takip etmek gerekiyor. Bu caddeyi bitirdiğimizde araç trafiğine kapalı yayalaştırılmış tarihî şehir merkezine vardık. Yol üstünde Tempio Malatestiano adlı mabedi gördük. İçini gezebiliyorsunuz. Devam ettiğimizde Piazza Tre Martiri (Üç Şehitler Meydanı)'na geldik. Çevresinde çok sayıda kafe ve restoran var. Akşam yemekleri için iyi olabilir. Meydan şehrin merkezi konumunda. Sağa dönerseniz Tiberio Köprüsü'ne, sola dönerseniz Augusto Kapısı'na varıyorsunuz. Şehir küçük olduğu için önce sola, sonra sağa gittik. Hele eskiden şehri kuşatan surların bir kapısı ve bu surların tek kalıntısı olan Augusto Kapısı'na birkaç kez gittik.

Cavour Meydanı
İtalya'nın tüm şehirlerinde olduğu gibi birkaç yüz metre arayla meydanlar var. Meydan kültürü İtalyan şehirciliğinde çok önemli bir öge. Rimini'de de çok sayıda meydan ve meydancık var. Cavour, Malatesta, San Francesco, Ferrari, Agabiti, Zavagli meydanlarında durup çevrenize bakın. Özellikle Cavour Meydanı'nın çok hoş bir atmosferi var.

Şehrin içinde yer yer çatallaşan bir akarsu geçiyor. Bunların birinin üstünde çok eski bir köprü olan Tiberio Köprüsü var. Şehir tamamen bir düzlüğe kurulmuş. Hiç yokuş yok desem abartmış olmam. Kıyısı ve denizi harika. Sahiller hep kum. Suyu bizim için biraz soğuk. Ne de olsa Türkiye'nin tüm topraklarından daha kuzeyde bulunuyor.

Yalnızca Rimini'yi görmek için kalkıp buralara gidilir mi derseniz yanıtım oldukça net olur: Hayır, değmez. Diğer İtalyan kentlerinin yanında Rimini öncelik sırasında çok altlarda gelir. Dediğim gibi bizim Rimini'ye gitme amacımız San Marino'yu görmekti. Sırf San Marino için rotamızı Rimini'ye çevirmiştik. Ama şu ya da bu nedenle eğer kalkıp siz de Rimini'ye giderseniz umarım bu yazdıklarım biraz yardımcı olur.






Gardaland

Parkın açılışını beklerken

Gardaland, İtalya'nın en çok ziyaret edilen eğlence parkı. Yalnızca İtalyanların değil bölgeye gelen turistlerin de ısrarla ziyaret etmek istediği bir yer. Avrupa'nın en çok ziyaretçi çeken 6. eğlence parkı olduğu söyleniyor. 1975'te açılmış ve günümüzde 3 milyondan fazla yıllık ziyaretçisi var. Her bir oyuncağın önünde uzun kuyruklar oluşuyor bu nedenle.

Parkta 32 farklı oyuncak bulunuyor. Bunlardan 6'sı değişik konseptlerde tasarlanmış roller coaster'lar. Her biri ömre bedel! 7'den 70'e her yaş grubuna hitap eden oyuncak bulmanız mümkün. 

Parka giriş oyuncaklara binseniz de, binmeseniz de ücretli. 2013 itibarıyla tam bilet 37.50 avro. İnternet üzerinden alırsanız 33 avroya düşüyor. İndirimli bilet ise yalnızca on yaş altına, yaşlılara ve İtalyan askerî personeline geçerli. Parktaki oyuncaklara sırt çantası, kamera vb gibi şeylerle binmek yasak. Güvenenler ya da riski göze alanlar binişlerden önce çantalarını emanet duvarının kenarına bırakıyorlar. Biz, 5 avro karşılığında girişteki emanet dolaplarını kullandık. Parka girmeden önce bebek arabası da kiralayabilirsiniz. Park kışları kapalı. Yazın 23.00'e, güzün ve baharda ise 18.00'e değin açık.

Flying Island adlı oyuncaktan parka bakış
Park öylesine kalabalık ki, özellikle albenili âletlerin önündeki kuyruklar korkutucu görünümler alabiliyor. Tahminî bekleme süreleri her oyuncağın dışında yazıyor. Bu süreler 40-50 dakikaya çıkabiliyor. Tabii bu fakirler için!!! Eğer ekstra ücret ödeyip öncelikli biniş hakkı tanıyan kartlardan alırsanız oyuncaklara sıra beklemeden binebilirsiniz. Öncelik hakkı tanıyan biletler çeşit çeşit. Tüm oyuncaklara öncelikli biniş hakkı veren biletler olduğu gibi, yalnızca 5 oyuncakta -ki bunlar en iyileri- geçerli olan biletler de var. Ama unutmayın bu biletler size yalnızca 1 kez sıra beklemeden biniş hakkı veriyor. Girişe yakın bir noktada satılıyorlar. Size verilen kartı her biniş öncesinde görevliye verip işaretletmeniz gerekiyor.

Parkın en gözde oyuncakları, tahmin edersiniz ki aynı zamanda en korkunçları. Kapısında uzun kuyruklar oluşan oyuncaklar Blue Tornado, Raptor, Magic Mountain, Sequoia Adventure, Fuga da Atlantide ve Ramses. Bunlar genelde yetişkinlere hitap eden oyuncaklar. Bir de çocuklara ve genç-yetişkinlere yönelik âletler var. Ne yazık ki sıra beklemek insanı düşündüğünüzden fazla yoruyor. İçeri bir kez girdiniz mi önlerindeki kuyruğu beklemek koşuluyla istediğiniz oyuncağa, istediğiniz kadar binme hakkınız var. Ama yorgunluk ve zaman en fazla 7-8 oyuncağa binmenize izin veriyor. Sanıyorum parkın 23.00'a kadar açık olduğu yaz döneminde arada ufak molalar vererek daha fazla oyuncağa binmek mümkün olabilir. 

Blue Tornado
Roller coaster'lar içinde benim en beğendiklerim Blue Tornado ve Magic Mountain olmuştu. Sizi yükseğe çıkarıp bir anda boşluğa bırakan Space Vertigo da harikaydı. bindiğime en pişman olduğum oyuncak Spin Top oldu. Tüm âletler içinde midemi tek bulandıran bu oldu. Fuga da Atlantide, Colarado Boat ve Jungle Rapids su temalı oyunlar ve benim favorilerim arasında. Flying Island adlı âlet ise hiçbir adrenalin sunmasa da yükselerek misafirlerine parkın kuşbakışı görüntülerini sunması bakımından hoş bir oyuncak.

Venedik, Milano veya Bolonya'ya giderseniz Gardaland'a uğramayı düşünebilirsiniz. Fakat Verona'ya gittiyseniz Gardaland'a geçmemeniz büyük eksiklik olur. Parkın bulunduğu  Peschiera del Garda kasabası Verona'ya trenle yarım saat uzaklıkta. İtalya'nın en büyük gölü olan Garda Gölü'nün kıyısında kurulmuş olan bu sevimli kasabanın tren istasyonunda iniyorsunuz. Garın kapısında parka ziyaretçileri ücretsiz taşıyan bir servis aracı (shuttle) bulunuyor. Belirli aralıklarla kalkan otobüsler sizi çok kısa bir yolculuğun ardından Gardaland'a ulaştıracak. 

Parkın maskotu
Parkta hiç dışarı çıkmaksızın gün boyu vakit geçirebilirsiniz. Bir bölüm restoran ve kafeteryalara ayrılmış. Her zevke, her keseye göre tatlar bulmak mümkün. Fiyatlar çok uçuk olmasa da aşırı ucuz olduğu da söylenemez. Tuvaletler temiz. Bahçe ve yeşil alanlar parkın genelinde önemli bir yer tutuyor ve oldukça bakımlı. Oyuncaklara bindiğinizde sizden habersiz fotoğraflarınız çekiliyor ve çıkışta bu fotoğraflardan satın alabilirsiniz.

Eğlence parkının bünyesinde Sealand Aquarium adı verilen bir akvaryum da var. Biz girmedik. Parka bile vaktimiz yetmedi çünkü. Parkın bir de oteli var. Eğer gidecekseniz parkın İnternet sitesinde otel + parka giriş bileti sunan fırsatlardan yararlanabilirsiniz. Size tavsiyem Verona'da konaklamanız ve parka günübirlik gelmeniz. Verona her ne kadar çok ucuz bir kent olmasa da Verona'yı da görebilmeniz için gezinizi bu şekilde planlamanız iyi olabilir.

Parkın İnternet sayfası şu: http://www.gardaland.it/park/

Verona maceramı ise buradan okuyabilirsiniz.

San Marino

San Marino bayrağı
Koca ülkeler gezdim, gördüm ama en çok heyecanı kimsenin adını sanını duymadığı küçük ülkeleri gezerken duydum. Bu kez San Marino'dayım! Teyzemin evinde ufak bir çerçeve içinde güzel bir manzara resmi asılıdır. Bir gün tesadüfen öğrendim ki beni kendine hayran bırakan bu manzara resmi meğer San Marino'ya aitmiş! Canlısını görmek nasip oldu sonunda! San Marino, Vatikan, Monako, Lihtenştayn, Malta ve Andorra ile birlikte Avrupa’nın 6 mikrodevletinden biri. İtalya'nın içinde, çepeçevre İtalya'yla kuşatılmış, tek sınırdaşı İtalya. Ülke adını San Marino dedikleri bir Hıristiyan azizinden alıyor. Başkent, ülkeyle aynı adı taşıyor. Ülkeden ayırmak için başkente "San Marino Şehri" diyorlar. Halkı İtalyan kökenli ve İtalyanca konuşuyor fakat kendilerini San Marinolu olarak adlandırıyorlar. Okuduk ki millî kimlikleri konusunda çok hassasmışlar ve kendilerine İtalyan denmesinden hiç hoşlanmazlarmış. 

Ülkenin nüfusu 35 bine yakın. Para birimi avro. Roma İmparatorluğu dağıldığından beri bağımsızlıklarını hiç yitirmemişler. Ülke 1600 yılından bu yanaysa cumhuriyetle yönetiliyor. San Marino'nun dünyanın en eski cumhuriyeti olduğunu söyleyerek övünüyorlar. Birinci Dünya Savaşı'na 80 askerle katılmışlar. Hatta inanılması zor bir rivayet var: Savaş bitip barış antlaşmaları imzalanmaya başladığında görüşmelere San Marino'nun çağrılması unutulduğu için bu ülke savaştan sonra uzun yıllar kâğıt üstünde diğer ülkelerle savaşta hâlinde kalmış. Teker teker hepsiyle dostluk antlaşması imzaladıysa da Türkiye kalmış. Geçtiğimiz yıllarda bu konu gazetelere bile haber olmuştu. Hatta San Marino'nun dışişleri sözcüsü açıklama yapmak durumunda kalmıştı. Durumun içyüzüyse korkulduğu gibi değil. San Marino ülke olarak savaşa katılmamış; yaklaşık 80 San Marinolu gönüllü olarak İtalyan ordusu içinde savaşa girmiş. Dolayısıyla İtalya Türkiye'yle barış antlaşması yapmış olduğundan, San Marino'yla savaş hâline olmamız sözkonusu değil! Bu küçük ülke San Marino Grand Prix'sine ev sahipliği yapmasıyla da kulağımıza sık sık çalınmıştır. Ayrıca San Marino, millî takımının ardarda aldığı başarısız sonuçlarla da futbolseverler arasında sıkça alay konusu olur.


San Marino
İşte tüm bu ilginçlikler yüzünden bu ülkeye gitmeyi şiddetle istiyordum. İtalya'ya gidince yolculuk rotamı ne yapıp ne edip buraya kaydırdım. Adriyatik'te denize girmeyi deneyimlemek ve yoğun gezi tempomuzda biraz soluklanmak için İtalya'nın şirin sayfiye yerlerinden Rimini'ye gitmiştik. Orada 3 gün kaldık ve bir günümüzü San Marino'ya ayırdık. Çünkü San Marino'ya en kolay ulaşım Rimini üzerinden sağlanıyor. San Marino'da havalimanı ve tren istasyonu olmadığından, oraya gitmek için Rimini bir ulaşım üssü diyebiliriz. 

Peki Türkiye'den San Marino'ya nasıl gidilir? San Marino'ya en yakın büyükşehir Rimini. Rimini'nin uluslararası bir havalimanı var ama Türkiye'den Rimini'ye doğrudan uçuş yok. Ancak Bolonya veya Floransa'ya uçup oradan trenle Rimini'ye, oradan da özel araçla veya her gün düzenli kalkan otobüslerle San Marino'ya gidebilirsiniz. Otobüsler garın karşısındaki Burger King restoranının önünden kalkıyor. Biletlerin fiyatı 2013 yılı itibarıyla gidiş-dönüş 9 avroydu. Rimini-San Marino arası 20 km kadar. Yolculuk yarım saat sürüyor. Ancak benim de tanık olduğum, başkalarından da duyduğum bir husus var. Biletleri otobüsteki boş yer sayısına göre satmıyorlar. Bugün bilet alıp iki gün sonra da kullanabilme olanağınız var. Dolayısıyla sizden önce gelen ya da önünüzden binen insanlar otobüsü doldurursa siz bir sonraki otobüsü beklemek durumunda kalırsınız. Otobüse ayakta yolcu kabul edilmiyor. Bu nedenle hareket saatinden en az yarım saat evvel durakta olmanız ve kapıya yakın bir yerde beklemenizi salık veririm. Otobüsler haftaiçi genelde 1 ilâ 1 buçuk saat arayla kalkıyor. Tatil günlerinde tarife değişiyor. Gitmeden önce sormanızda yarar var.

Bu arada Rimini hakkındaki gezi yazımı buradan okuyabilirsiniz.
San Marino'da çarşı pazar gezmesi
Otobüsümüz şehiriçinden çıkınca uzakta San Marino'nun tepeleri belirmeye başladı ve başladık tırmanmaya. Otobüs dönemeçli yollardan yukarılara çıktıkça basınç değişimini kulaklarınızda çok iyi hissediyorsunuz. Deniz seviyesinden birden yükselmeye başladığınız için böyle hissediyorsunuz. Yoksa San Marino öyle çok ahım şahım yüksek bir yer değil. 750 metre sadece.

Ülkeye giriş çıkışlarda pasaport kontrolü yapılmıyor. Ama ülkeye girebilmek için İtalya topraklarından geçmek mecburiyetinde olduğunuz için Şengen vizeniz olması şart. Ülkeye girişte pasaportunuzu yanınıza almanıza gerek yok. Ama ben mutlaka almanızı öneririm! Çünkü 5 avro karşılığında pasaportunuza temsilî San Marino vizesi yapıştırtabilir ve giriş-çıkış damgası bastırabilirsiniz. San Marino'dan ayrılırken yanınıza alabileceğiniz en iyi anı bu olsa gerek. Ben pasaportumu otelde unuttum ve bu dediğimi yapamadım. Kafamı duvarlara vuruyorum ama neye yarar.


Rimini'den gelen otobüsler ve indiğimiz meydan
Otobüs bizi ufak cep otogarında bırakıyor. Burası şehir duvarlarının hemen dışında bir açık alan. Kafanızı kaldırınca şehri saran duvarları görüyorsunuz. Çevrede birkaç dükkân var. Yukarıdan hediyelik almayı unutursanız bunlar sizi kurtarabilir. Fazla oyalanmadan başladık tarihî şehir merkezine çıkmaya. Buraya otobüsler çıkmıyor. Sokaklar trafiğe kapalı. Kaldı ki araçların geçemeyeceği kadar da dar. 

Merdivenlerden çıkıp surlarla çevrili şehrin içine girince kalabalığın olduğu yöne gidip şehrin -ve hatta ülkenin- simgesi olan 3 kuleyi bulmaya karar verdik. Daha önceden 3 kuleden birinin, ki bu küçük olanı oluyor, ziyarete kapalı olduğunu öğrenmiştik. Savunma amaçlı yapılan ve yüzyıllarca şehre emniyet sağlayan bu duvarların kıyılarından, tarihî dar sokaklardan geçerek kulelere vardık. Kulelere çıkış ücretli. Tek kuleye ya da her iki kuleye giriş için düzenlenmiş biletler var. İki kule için olanlar daha ekonomik. Yanılmıyorsam 4,5 avro ödedik. Büyük olan kule Guaita, ortancası Cesta, en ufağı Montale. Ama dediğim gibi bu ziyarete kapalı. Bu üç kule San Marino bayrağında da görülüyor. Cesta Kulesi'nin içinde bir müze var. Her iki kule de nefes kesen manzaralar sunuyor. 

Ülkede başka müzeler de var: Museo di stato di San Marino dedikleri San Marino Devlet Müzesi, İlginçlikler Müzesi ve İşkence Müzesi vb. Ülkenin geçmişine dair tarihî nesnelerin yanısıra San Marinolu sanatçıların eserlerini devlet müzesinde görebilirsiniz. İçlerinden en ilgi çekici olan iki müze ise İşkence Müzesi ve İlginçlikler Müzesi. İşkence Müzesi'nde türlü işkence âlet ve yöntemlerini, İlginçlikler Müzesi'nde ise görünüşleriyle inanması güç özelliklere sahip şahıs ve nesnelerin birebir ölçülerde heykelleri, canlandırmaları var: Dünyanın en şişman adamının, en uzun saçlı kadınının, en uzun tırnaklı insanının neye benzediğini merak ediyorsanız mutlaka uğrayın. Ama hiçbir yere girmeseniz bile yalnızca sokaklarda yürümek dahi insana eşsiz bir haz veriyor San Marino'da.


San Marino teleferiği ve aşağı şehrin görüntüsü
Palazzo Publico dedikleri Kamu Sarayı ve şehrin katedrali daha sade ama görülmeye layık iki diğer adres. Son olarak San Marino'yu alçaktaki yerleşim yerlerine bağlayan bir de teleferik sistemi var ama biz otobüsle gelip otobüsle döndüğümüz için binemedik. Siz mutlaka deneyin! San Marino'da bir de göl varmış ama biz bilmiyorduk. Siz orayı da görebilirsiniz. 

San Marino'da yer darlığı ve çeşit azlığı nedeniyle konaklama fiyatları biraz yüksek. Bu nedenle bizim yaptığımız gibi Rimini'de kalıp deniz keyfinden de yararlanmak akıllıca olabilir. Hem Rimini'de de görülecek pek çok şey var. San Marino'nun kültürü ve mutfağı İtalya'nınkinden çok da farklı sayılmaz. Size önerebileceğim San Marino'ya özgü bir yemek ya da içecek yok. Likör satan dükkânlardan ünlü meyve likörlerinden -bilhassa limon- alabilir, Üç Zirve Turtası dedikleri Torta di Tre Monti'den alabilirsiniz. Restoranlarda fiyatlar fazla şişkin değil. Biz "piadina" dedikleri İtalyan usûlü sandviçlerden yedik. 

Hediyelik eşya konusuna gelince, bu konuda oldukça geniş bir yelpaze sunuyor size San Marino. Hediyelik eşya dükkânlarında fiyatlar şaşırtıcı derecede uygun. Bol bol biblo, çerçeve, magnet alabilirsiniz. Sevdiklerinize kart atmayı da unutmayın. Hep söylüyorum, Fransa'dan, İspanya'dan herkes kart atabilir ve alabilir ama böyle bilinmeyen ülkelerden kart almak da kart atmak da bir ayrıcalık. Ben kartlarımı zarf içinde atmak konusunda biraz ısrarcı oldum ama hiçbir yerde zarf bulamadık! Rica minnet onlarca yere sorarak iki zarf bulabildim de üç kartın ikisini zarf içinde, birini ise öylece postaya vermek mecburiyetinde kaldım. Ayrıca postane göremediğimiz için kartlarımızı otobüslerin yakınında bulunan posta kutularından birine attık. Her ne kadar gönderdiğim yere ulaşmayacağından korksam da hepsi sahiplerinin eline geçti. Kartpostalların yanısıra San Marino'nun posta pulları da filateli meraklıları için çok makbul. Pul koleksiyonu yapan bir yakınınız varsa ona bir takım San Marino pulu almak çok değerli bir armağan olacaktır. 

Kuleden bildiriyorum!
San Marino daha öncede söylediğim gibi ufacık bir şehir-ülke! Bir gün rahatlıkla her yerini gezmek için yeter de artar. Yabancı turist pek çarpmadı gözüme. Ziyaretçilerin büyük çoğunluğu İtalyan'dı. Bunu Ruslar izliyordu. Her yerde Rusça tabela ve afişler olması Rusların oldukça önemsendiğinin bir göstergesi. Rimini'ye deniz keyfi için gelen İtalyanlar ve Ruslar mutlaka San Marino'ya da uğruyor. Sizin yolunuz Rimini'ye düşer mi bilmem ama Floransa veya Bolonya'ya giderseniz mutlaka San Marino'ya bir kaçamak yapın. Asla pişman olmayacaksınız. Mutlaka görülmesi gereken bir yer San Marino.  

Şehir surları ve arkada Guaita Kulesi

İtalyanların ve San Marinoluların ünlü piadinası