Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

20 Temmuz 2014 Pazar

Erotizm Müzesi


Ziyaretçilerin dikkatine


Paris Erotizm Müzesi, 2016 yılı mayıs ayında kalıcı olarak kapılarını kapadı. Müze sahipleri, müzenin kapanışına gerekçe olarak son yıllarda ziyaretçi sayısının çok düşmüş olmasını ve buna karşılık artan kira fiyatlarını gösterdi. Müzede bulunan 2000'i aşkın yapıt, açık artırmayla satıldı. Bu satışlardan 30 milyon avroyu aşkın gelir elde edildi. Siz Erotizm Müzesi'ni kapanmadan gören şanlı azınlıktan mısınız?   

Müzenin dışarıdan görünümü
Sayfamda yayınlayacağım 50. yazı için çok özel bir yer seçtim değerli okurlarım. Bu yazıda, varlığını duyunca kulaklarıma inanamadığım, gidip görene dek gerçekliğinden emin olamadığım, gezmeyi ise şaşkınlık, utanç ve kahkahalar eşliğinde tamamladığım Erotizm Müzesi’ni anlatacağım!

Paris’teki Erotizm Müzesi (Musée de l’Erotisme) aslında dünyanın çeşitli ülkelerinde örnekleri bulunan seks müzelerinden yalnızca biriymiş. O vakitler yeni öğrenmiş olmam, benim şahsî cehaletim… 2012’yi, 2013’e bağlayan yılbaşını Paris’te geçirmek için ben ve arkadaşlarım P.Y., B.S. ve M.B. Paris’e gitmiştik. Adlarını veremiyorum, çünkü belki de bu rezilliğin ifşa edilmesini istemezler :)

Zaten her birimiz daha önce defalarca Paris’i gezdiğimizden ve Paris’i oldukça iyi bildiğimizden, bu ziyaretimizde daha ziyade kafelere takılıyor, mağazaları geziyorduk. O günümüzü Montmartre dedikleri semtte, meşhur Amélie filminin çekildiği kafeye gitmeye ayırmıştık. Kafenin ardından sokaklarda, caddelerde boş boş dolaşmaya yine devam ettik. Derken Paris’in bir diğer ünlü semtine, Moulin Rouge’un bulunduğu Pigalle’e geldik.

Pigalle'in simgelerinden Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen)
Bilen bilir, burası Paris’in en serbest bölgelerinden biridir. Moulin Rouge ve türevi onlarca kabarede yetişkinlere yönelik erotik danslar, gösteriler yapılır. Cadde üstünde sıralanmış sayısız sex-shop’u saymıyorum bile. Duyan da her Paris’e geldiğimde bu semtte sabahlıyorum sanacak ama alakası yok! :) işte böyle bir semtte, daha önce hiç dikkatimi çekmeyen bir bina yer alıyormuş Erotizm Müzesi…

Tabelası görülüp, ilk ziyaret fikri ortaya atılınca herkes sustu, “bilmem ki nasıl olur” diyen gözlerle birbirine baktı. Kızlı-erkekli bir grubun bir seks müzesi gezmesinin Türkiye’de yaratacağı etkiyi hayal edebiliyor musunuz? :) Bizler iyi yetiştirilmiş, helâl süt emmiş, mazbut birer aile çocuğu olduğumuz için, fikir birliği sağlandığında, yine de çekine çekine içeri girdik. 

Paris Erotizm Müzesi, 18. Arondisman’da, Pigalle semti, Clichy Bulvarı (Boulevard de Clichy) Numara 72’de bulunuyor. Hemen önünde bir metro istasyonu var. 2 numaralı (maviyle simgelenen) metro hattına binerek “Blanche” istasyonunda inebilirsiniz. 12 numaralı hattın (koyu yeşil) Pigalle durağını da kullanabilirsiniz. 5 dakikalık bir yürüme mesafesi var.

Müzeye giriş, öğrenciler ve 25 yaş altı için 6 avro, tam 10 avro olarak ücretlendirilmiş.  Haftanın her günü, sabah 10.00’dan gece 02.00’ye değin kapıları açık. Müze 7 katlı bir binanın tamamını kaplıyor ve cinsellik temalı her türlü sanat eserinden örnekler barındırıyor. Geçici sergilere de evsahipliği yapan müzenin koleksiyonunda en önemli bölümü dinsel eserler tutuyor. Afrika, Hint ve Japon kültürlerinden onlarca kutsal heykel, idol, oyma ve çizim, ziyaretçilerini bekliyor. Tabii çağdaş sanatçıların eserleri de unutulmamış. Gerçi çağdaş sanatçılar eserlerinde dozu biraz kaçırmışlar tabii. Oluşturdukları yapıtlar bazen düpedüz pornografiye giriyor. Antik eserlerin saflığı ve şirinliğini bunlarda bulmak güç.

Müzenin kalıcı koleksiyonu içinde farklı kültür ve milletlerden toplanan yaklaşık 2000 antik ve çağdaş eser var. Bazıları gerçekten hayalgücünün sınırlarını zorlayan türden. Kimi yerde şaşkınlıktan ağzım açık kalırken, kimi yerlerde kahkalarıma engel olamadım. İnsanoğlunun en zayıf noktasının cinsellik olduğundan, bu müzeyi ziyaretim sırasında kesinkes emin oldum.

Şu katta şu var, bu katta bu var diye uzun uzadıya anlatmayacağım. Örnek olması açısından fotoğraf eklemekle yetineceğim. İlginizi çekerse, Paris’e gittiğinizde bir uğrayıverirsiniz artık :) Siz dünyadaki herhangi bir seks müzesini gezdiniz mi? Böyle yerler hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum bırakmaktan çekinmeyin!

Not: Müzenin kendi sitesi şu http://www.musee-erotisme.com/en/

Müzenin içinden masum kareler
Müzenin içinden masum kareler
Müzenin içinden masum kareler
Pinokyo niyeti bozduğunda :)
Afrika sanatından örnekler
Çok uzaklardan değil, bizim buralardan birkaç örnek. Yunan sanatı
Öhöm...
Çekçe olduğunu sandığım birkaç münasebetsiz boyama
Afrika kabilelerinden birkaç örnek daha
Bu sandalye pek de rahat olmasa gerek... 
"Minik" ahlâksızlıklar... 
Beni benden alan, beni kahkahalara boğan sandalye tasarımı

Tarihte çekilen en erken pornografik fotoğraflar
Bir parça çağdaş sanat
Afrika sanatından birkaç parça daha
Son olarak biraz da Hint sanatı

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Souvigny

Souvigny, orta Fransa'daki Auvergne bölgesinin en önemli şehirlerinden biri. Bu bölgeden çıkan Bourbon hanedanı, gerek Fransa'da, gerek Avrupa'da çok iz bırakmış. Souvigny şehri, işte bu hanedanın başkenti olmuş yıllar boyunca.

Avrupa'nın en ünlü krallık ve imparatorluklarını etkileyen, Avrupa siyasetini etkileyen ünlü Kluni Tarikatı (Abbaye de Cluny) da Souvigny'de doğmuş. Zaten şehrin en önemli yapılarından biri bu tarikatın doğduğu Saint-Pierre-Saint-Paul Manastırı (Prieuré Saint-Pierre-et-Saint-Paul ).

Souvigny tarihî dokusunu iyi korumuş bir şehir. Şehir merkezinin cadde ve sokaklarında yürüdüğünüzde adetâ bir Orta Çağ kentinde yürüdüğünüzü hissediyorsunuz. İşte bu nedenle olsa gerek, Souvigny'de her yıl geleneksel bir Orta Çağ şenliği düzenleniyor. (Foire Médiévale de Souvigny) Biz de ziyaretimiz sırasında bu şenliğe denk geldik.

Şehrin bütün sâkinleri bu şenlik boyunca Orta Çağ giysileri giyerek sokaklara dökülüyor. Sokaklara tezgâhlar kuruluyor. Gece konserler, gösteriler düzenleniyor. 1 hafta süren şenlik boyunca şehre gerek Fransa'dan, gerek Avrupa'nın diğer ülkelerinden binlerce ziyaretçi geliyor. Fransa'da geçirdiğim en güzel günlerden biriydi. Bir gün kesinlikle tekrar geleceğim Souvigny'ye!

Souvigny'nin kilisesi biz gittiğimiz dönemde onarımdaydı ve ziyarete kapalıydı. İçini gezemedik ama çok da önemli değil. Çünkü Souvigny'nin en çok ziyaretçi çeken dinî yeri, yukarıda dediğim gibi Saint-Pierre-Saint-Paul Manastırı. Çok güzel, çok bakımlı bir bahçesi olan bu manastır, Avrupa'nın en güçlü tarikatlarından Kluni Tarikatı'nın doğduğu yer olması bakımından önemli. Souvigny'de en sevdiğim yerlerden biri manastırın bahçesi oldu. Kentte bir müze de bulunuyor ama biz şenliğin coşkusuna kapıldığımız için müze aklımıza bile gelmedi.

Souvigny elbette çok güzel bir kent fakat Paris, Lyon, Bordo, Strazburg, Marsilya gibi mutlaka görülmesi gereken yerlerden değil. ama yolunuz yakınlara düştüyse kesinlikle uğrayın. Hele ki ziyaretinizi Ağustos'ta yapılan Orta Çağ şenliklerine denk getirebilirseniz tadından yenmez!

Orta Çağ giysileri içindeki Souvigny halkı

Kalabalık caddeler
Sokaklar kalabalıklaşmaya başlarken

Souvigny Katedrali
El işi hediyelikler
Ev yapımı çörekler
mmmmm...
Şehir meydanında ateş oyunları
Ortam ısınırken...
Alevler içinde jonglörler
Souvigny çarşısı
Işıl ışıl kent meydanı
Arkadaşlarımla dinlenirken...
Balo salonunda dans gösterisi
Orta Çağ tasarımı bardaklarda içeceklerimizi yudumlarken

Noyant-d'Allier


Noyant-d'Allier'nin yeşil çayırları
Fransa'ya ilk gidişimde iki hafta kaldığım Allier iline bağlı bir başka köy Noyant-d'Allier. Aslında öyle ahım şahım bir özelliği yok. Gidilip görülmesi hiç de elzem değil. Fakat Fransızlar her şeyden bir turizm potansiyeli yaratmayı öyle iyi biliyorlar ki... Ders almalıyız!

Noyant-d'Allier köyü, yaklaşık 700 nüfuslu kendi hâlinde bir köy. Eskiden bir madenci kasabasıymış. İkinci Dünya Savaşı sırasında kasabadaki bu kömür madeninde çok büyük bir yangın çıkmış. Yangın büyük zarara ve birkaç cana mâl olmuş. Bu olayın ardından maden kapatılmış ve kasaba sâkinleri ekmeklerini başka yerde aramak üzere göç etmişler.

Madenden kalan bazı yapılar bugün sanayi mirası olarak sınıflandırılıp müzeleştirilmiş. Sanayi mirası bilinci bizde çok yeni oluşmaya başladı ne yazık ki. Bu müzeyi gezerken hep aklıma İstanbul Eyüp'teki Silahtarağa Santrali vardı. Silahtarağa Santrali gezi yazısı çok yakında blog'ta olacak, beklemede kalın!

Tüm maden kasabalarında olduğu gibi Noyant'da da drezin ve vagonetlerin gidebileceği dekovil hatları yapılmış. Bugün artık turistik amaçlı kullanılan bu raylarda çekindiğimiz hiçbir fotoğrafı maalesef bulamıyorum. Müzede çekindiklerimiz de kayıp :( 

Noyant-d'Allier köyünün bir özelliği daha var. Köyde önemli miktarda Vietnam kökenli kişi yaşıyor. Bize bilgi veren Vietnamlı rehberimizin anlattığına göre 1946-1954 yılları arası Fransa ve Vietnam arasında yaşanan Çinhindi Savaşı'nın Fransızların yenilgisiyle sonuçlanması nedeniyle, çok sayıda Fransız destekçisi Vietnamlı, yeni rejim tarafından ülkeden sürülmüş. Bu sığınmacıları yerleştirmek için yer düşünen Fransızların aklına hemen, terk edilmiş bu madenci kasabası, yani Noyant-d'Allier gelmiş. Onlarca aile evvela eski işçi lojmanlarına yerleştirilmiş; sonra kendi evlerini yapmışlar.

Bugün köyde hâlâ önemli bir Vietnamlı nüfusu yaşıyor. Hepsi dillerini, kültürlerini ve inançlarını muhafaza etmişler. Hatta 1995 yılında dinsel törenlerini daha rahat gerçekleştirmek için bir pagoda bile yaptırmışlar. Günümüzde, srıf bu Budist tapınağını görmek için, köye akın akın turist geliyor. Biz binlerce yıllık mescitlerimize, kiliselerimize, manastırlarımıza ve havralarımıza sahip çıkamazken, elin Fransızı daha 20 yıl önce inşa edilmiş Budist tapınağını bile turistik bir çekim merkezi hâline sokmayı başarmış. Ne diyeyim şapka çıkartıyorum. 

Budist tapınağının bahçesi
Bir heykel
Buda heykeli
Tapınağın bahçesi
Tapınak
Tapınağın içi
Drezinlerin gittiği dekovil hattı*
Messarges Göleti ve su kemeri*
Maden Müzesi*

Vichy

İki hafta boyunca kaldığım Allier ilinin neredeyse tüm önemli kentlerini gezdim. Vichy de bunlardan biriydi. Yine günübirlik bir ziyaretle gezdiğimiz Vichy, kaplıca ve içmeleriyle ünlü bir şehir. Allier Irmağı kıyılarında kurulan Vichy, yaklaşık 65 binlik nüfusuyla Montluçon'dan sonra ildeki en büyük ikinci yerleşim birimi.

Vichy'ye Türkiye'den doğrudan ulaşım imkânı yok tahmin edebileceğiniz gibi. Lyon ya da Paris'e uçup, buralardan trenle gelmek durumundasınız. Demiryolu, Fransa'da ulaşımın belkemiğini oluşturuyor. 

Vichy'nin geçmişi oldukça eskiye dayanıyormuş. Romalılar bile buranın şifalı sularının farkındaymış. Bu nedenle buralarda şifahaneler yaptırmışlar. Kalıntıları bazı yerlerde görülebiliyor. Vichy'de kent içinde birkaç şifalı su kaynağı bulunuyor. Bunlardan üçü ılıca, yani sıcak su kaynağı; diğer üçü ise içme, yani soğuk su kaynağı. Sıcak olanlar Chomel (43°C), Grand Grille (39°C) ve Hôpital (34°C) kaynakları; soğuk olanlar Lucas (27°C), du Parc (23,8°C) ve Célestins (22°C).

Tüm bu kaynakları, "Palais des Sources" (kaynak sarayı) adını verdikleri bir yapıya yöneltmişler ve bir araya toplamışlar. Tüm bu kaynaklar, tek bir çatı altında topladıkları çeşmelerden akıyor. İçmelerden ücretsiz su alabiliyorsunuz ama bana sorarsanız hiçbiri içilecek gibi değil. İçerdikleri minerallerden midir, nedir bilmem, her birinin tadı berbat. İnsanlar nasıl kuyruk oluyor bu sulardan içmek için anlamadım. Nerede bizim İstanbul'un Taşdelen'i, Sırmakeş'i, Çene'si, Kestane'si, Hamidiye'si dedim kendi kendime... Bir bardak Taşdelen'i, bu kaynakların tümüne birden değişmem! Anadolu'nun diğer o müthiş kaynaklarını saymıyorum bile!

Gittiğimizde bu sözde sarayda bir dans yarışması vardı. Katılımcıların yaşortalaması yaklaşık olarak 75 ilâ 80'di :) Uzun süre onları izledik, arada biz de dansa katıldık. Sıcaktan bunalınca da çıkıp sarayın çevresindeki güzel parkta yürüyüş yaptık.

Paris, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman işgâline uğrayınca Fransız Hükûmeti geçici bir süreliğine Vichy'ye taşınmış ve Vichy, Fransa'nın gayriresmî başkenti olmuş bir süre. Bu nedenle Fransız tarihi açısından önemli bir şehir. Vichy kaplıca ve içmelerinin yanısıra, adını kentten alan ünlü kozmetik markasının merkezi olarak da biliniyor.

Ziyaretçilerinde olumlu izlenimler bıraktığını söyleyebilirim. Bir kere, Vichy zengin bir kent. Binalar, mağazalar, caddeler, insanlar bunu doğrular nitelikte. Vichy caddelerinde ve kafelerinde akşama kadar vakit geçirdik. Kitapçılara girdik, alışveriş yaptık. Kentte müze, kilise, katedral tarzından yerler var mı bilmiyorum; zira biz gitmedik. Vichy'yi şifalı suları, kafeleri ve şirin caddeleriyle anımsayacağım...

Palais des Sources'ta dans yarışması
Palais des Sources genel görünüm
Chomel kaynağı Vichy'nin en sıcak suyu
Piraye'yle dans yarışmasına iştirakimiz
Parc des Sources (Kaynak Parkı)
Parc des Sources (Kaynak Parkı)
Vichy'nin kafeleri
Alışveriş Caddesi


"Başka yerde şubemiz yoktur" diye övünen bir kitabevi
Vichy Garı önünde Piraye'yle