Pisa Kulesi ve katedrali |
Şehrin adının İtalyanca söylenişi "Piza" biçiminde. Türkçede de böyle söylüyoruz. Fakat çoğu kişinin sandığı gibi bu sözcüğün yediğimiz pizzayla herhangi bir ilgisi yok. Eğik kulesi dışında kaydadeğer herhangi bir özelliği olmayan bu kente gerçekleştirdiğim ziyaretin ayrıntılarını birazdan paylaşacağım. Ama öncelikle Pisa'ya nasıl gideriz ona bakalım...
İstanbul'dan Pisa'ya nasıl gidilir?
Genelde Floransa'ya gitmek isteyen
seyahatseverlerin aktarma noktası olarak kullandığı Pisa'ya İstanbul'dan
haftanın beş günü doğrudan uçuşlar bulunuyor. Toskana'nın en işlek havalimanı
Pisa Galileo Galilei Havalimanı'na Türk Hava Yolları çarşamba ve perşembe
günleri dışında her gün bir kez TK1399 sefer sayısıyla uçuyor. Eğer Pisa'ya
Avrupa içinde bir noktadan uçacaksanız düşük malieyetli (low-cost)
havayollarını seçebilirsiniz. Zira Pisa'nın havalimanı çok sayıda uluslararası
uçusa evsahipliği yapıyor. Ancak sırtçantalı gezginlerdenseniz ve iki uçuş
arası geceyi havalimanında geçirip konaklama masrafından tasarruf etmeyi
düşünüyorsanız kötü bir haberim var: Pisa Havalimanı sabah 04.00'te açılıyor ve
o günkü programlı son uçak indikten sonra kapanıyor.
Havalimanından Pisa şehir merkezine gitmek
için 3 farklı yol bulunuyor. Birincisi ve en rahatı 2016 yılı itibarıyla
onarımda ve kullanımdışı olan trenler, normalde 5 dakikada sizi ünlü Pisa
Kulesi'nin yakınlarına götürüyorlar. İkinci seçenek şehir merkezine yalnızca 1
km uzakta bulunan havalimanından yürüyerek gitmek. Eğer valiziniz varsa ve yön
bulma konusunda kendinize pek güvenmiyorsanız, bu seçeneği de önermiyorum.
Üçüncü ve en çok rağbet gören seçenek ise geliş terminalinin çıkışında bulunan
duraklardan belediye otobüslerine binmek. Otomatlardan 1 avroya aldığınız
biletleri otobüs içinde sürücüden de alabiliyorsunuz fakat bu durumda 2 katı
ücret ödemeniz gerekiyor. Otomatlar yalnızca İtalyanca hizmet verdiği için
kullanımını karmaşık bulabilirsiniz fakat benim yaptığım gibi bir yerliden
yardım isterseniz size seve seve yardımcı olacaklardır. Otobüsler biraz
dolaştığı için yolculuk haliyle tren yolculuğundan biraz daha uzun sürüyor.
Yaklaşık 15 dakikalık bir sürüşün ardından otobüsler sizi Pisa Kulesi'ne çok
yakın bir konumda indirecekler.
Pisa'da görülmesi gereken yerler
Pisa her ne kadar İtalya'nın en bilinen, en
önde gelen tarihî eserlerinden birini barındırıyor olsa da şehrin geneli ne
yazık ki vasat. 90 bin nüfuslu kentin 60 bini öğrencilerden oluşuyor ve bu
öğrenciler kent yaşamına ciddi anlamda bir hareket katıyor. Sokaklarda gezerken
bunu açıkça görebiliyorsunuz. Ancak Pisa Kulesi dışında turistik anlamda kentte
doyurucu bir şey olmadığını üzülerek söylüyorum. Pisa her şeyiyle yaklaşık 4-5
saatte gezilebilecek, en fazla yarım gününüzü ayırmanız gereken bir kent.
Pisa Kulesi
Ünlü Pisa Kulesi, Campo dei Miracoli
(Mucizeler Alanı) denen geniş bir düzlüğe yayılan çok sayıda dinî yapıdan
yalnızca biri. Aslen bir çan kulesi olan yapının eğikliği yakından baktığınızda
çok daha çarpıcı. Bir an çıkıp çıkmamak konusunda kararsızlığa düşeceğinizden
eminim.
Bölgeye özgü kumlu toprak nedeniyle alandaki
tüm yapılarda bir miktar yan yatma mevcut fakat kule 1171 yılında daha üçüncü
katı yapılırken eğilmeye başlamış. 1350 yılında son bir kat ve 7 adet çanın
eklenmesiyle yapıya son şekli verilmiş. Yapı bununla birlikte her geçen yıl
biraz daha eğilmeyi sürdürmüş ve bu eğiklik 5.5 metreyi bulmuş; ta ki 2008 yılında
tamamlanan restorasyon çalışmalarıyla kule biraz düzeltilip, temeli sabitlenene
kadar. Söylenenlere göre kule bu son destekleme çalışmalarıyla 200 yıl daha
olduğu durumda kalmayı sürdürecekmiş.
Halihazırda yatay akstan yaklaşık 4 metre eğik
olarak duran kule, gerçekten korkutucu görünüyor. Ağırlığı dengelemek ve
yoğunluğu azaltmak adına kuleye girişler randevuyla ve küçük gruplar hâlinde
yapılıyor. Biletler, gişelerden 18 avro karşılığında temin ediliyor ve bu
ücretin çok ama çok fahiş olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kuleyi tümüyle
bir gelir kapısı hâline getirmişler gerçekten. Çoğu turist için, özellikle
sırtçantalı ve öğrenci gezginler açısından caydırıcı bir ücreti olsa da, ben
oralara dek gitmişken, elbette o kuleye çıkmadan dönemezdim. Aldım biletimi ve
bekledim saatimin gelmesini...
Hemen eklemek isterim ki, kuleye sırt çantası
ya da elinizde torbayla çıkmanız yasak. Kuleye yaklaşık 150-200 metre uzaktaki
ücretsiz emanet dolaplarına gidip kuleye çıkış öncesi tüm eşyanızı oraya
bırakmanız gerekiyor. Kulenin girişindeki güvenlik görevlileri çok sert ve asık
suratlı. Yüz göz olmamakta yarar var.
Özellikle paskalya döneminde ve yaz
tatillerinde, Pisa'nın turistlerle dolup taştığı zamanlarda kule için uzun
kuyruklar oluşabiliyormuş. Bu durumda fazla beklememek ve kuleyi ziyaretinizi
garantilemek için biletinizi İnternetten almanızı öneriyorlar. Kredi kartıyla
bilet almak için kullanabileceğiniz İnternet sayfası:
http://www.opapisa.it/en/tickets/buy/
Ücretlendirmede yetişkin/öğrenci ayrımı yok. 8
yaşın altındaki çocukların içeri alınmadığına, 18 yaş altı ziyaretçilerin ise
yalnızca bir yetişkin eşliğinde kabul edildiğini eklemekte yarar var. Girişte
elektronik cihazlarla aranacaksınız. Giriş için seçtiğiniz saatte geç
kalırsanız içeri alınmıyorsunuz ve biletiniz yanıyor. Çok çok çok fazla
formalite. Basit bir kule için gerçekten aşırı...
Kuleye toplamda 296 basamaklık bir merdivenle
çıkılıyor. Kulenin dışındaki kabartmalarda kentin geçmişiyle ilgili sahneler
canlandırılıyor. Dışı oldukça gösterişli ve şık olan 7 katlı kulenin içi ise
bir o kadar sade. Sarmal düzenle yükleselen merdivenler başdöndürücü ve oldukça
kaygan.
Eğer siz kuleye çıkmak için 18 avro veremem
diyenlerdenseniz; ya da 18 avroya değip değmeyeceği konusunda kararsızsanız
buyurun, kuleye tırmanırken çektiğim video kaydını izleyin...
Katedral
Katedrale giriş her ne kadar ücretsiz olsa da, bilet gişesinden bilet almanız gerekiyor. Kule için ya da alandaki diğer yapılar için bilet aldıysanız aynı bileti göstererek katedrali ziyaret edebiliyorsunuz. 11. yüzyıldan kalma katedralin görkemli bir dış cephesi ve içeride etkileyici freskoları var. Romanesk mimari üslubun iyi bir örneği olan katedralin gözalıcı vaiz kürsüsünü dikkatle inceleyin. Romanesk, gotik, barok vb gibi mimari üslupların arasında ne gibi farklar olduğunu merak ederseniz şu yazımı incelemenizde yarar var :)
Vaftizhane, Sinopie Müzesi ve Camposanto
Vaftizhane olarak kullanılan ve katedralden ayrı müstakil bir yapı olan Battistero, Kudüs'ten getirilmiş toprakların kullanıldığı mezarlık olan Camposanto ve mezarlığın müzesi olan Sinopie Müzesine girişler de ayrı ücretlendiriliyor. Bu 3 eserden birine giriş, 5 avro, ikisine giriş 7 avro, tümüne giriş 8 avro.
Vaftizhane inanılmaz akustiği, duvar süslemeleri ve vaftiz kürsüsüyle dikkat çekerken, mezarlıktaki heykeller, oyma Roma lahit mezarları ve freskolar göze çarpıyor. Mezarlıkta Kudüs'ten getirilen toprağın kullanılması da Hıristiyanlar için buranın önemini artırıyor. Sinopie Müzesi ziyaretçilerin genelde atladığı bir yer olsa da İkinci Dünya Savaşı'nda burası bombalandıktan sonra açığa çıkan ve koruma altına alınan yüzlerce yıllık fresko taslakları burada sergileniyor.
Opera del Duomo Sarayı ve Müzesi
Mucizeler Alanı'nın hemen yanında bulunan Opera del Duomo Sarayı ve Müzesi, bölgedeki tüm dinî yapılardan getirilmiş, eserlerin sergilendiği bir yapı. 2016 yılı itibarıyla onarımda ve ziyarete kapalı. Ben de gezme fırsatı bulamadım bu nedenle. Söylenene göre yapının pencere ve terasından Mucizeler Alanı'nın alışılmamış açılardan etileyici fotoğraflarını çekebiliyormuşsunuz. Bendeniz bu yapıların kendilerini ziyaret etmekten yeterince tat almış olduğum ve yalnızca bir telefonla fotoğraf çektiğim için burayı gezemediğime çok da üzülmedim.
Via Santa Maria ve Piazza dei Cavalieri
Santa Maria Caddesi, Mucizeler Alanı'na açılan çok sayıda caddeden biri ancak en hareketli, en işlek olanı. Her iki yanında kafe ve restoranlar bulunan, bir bölümü yayalaştırılmış olan bu caddede biraz yürüyüş yaparak şehrin temposuna ayak uydurabilirsiniz. Haritanızdan biraz yardım alarak Şövalyeler Meydanı'na (Piazza dei Cavalieri) sapmanızı şiddetle öneririm. Çok şık binalarla çevrelenmiş bu meydan, şehrin öğrenci semti olarak anılıyor ve Pisa Üniversitesi'nin en saygın fakültelerini barındırıyor.
Arno Irmağı ve karşı yaka
Arno Irmağı Pisa'yı kabaca ortadan ikiye bölen bir akarsu. Irmağın her iki kıyısı boyunca şirin binalar sıralanmış ve kentin iki yakası çok güzel köprülerle birbirine bağlanmış. Bu köprüler üzerinde şehrin etkileyici fotoğraflarını çekebilirsiniz. Arno'nun karşı yakası biraz daha çağdaş yaşamı yansıtıyor ve yerlilerin, turistik kalabalığa karışmadan sosyalleşebildiği bir bölge olarak öne çıkıyor. Bankalar, ünlü giyim mağazaları, turistik olmayan kaliteli kafe ve restoranlar hep bu bölgede. Size önerim Turistik Pisa'yı gezmeyi bitirdikten sonra gara ya da havalimanına dönüşte yürüyerek bu bölgeden geçmeniz ve Pisa'da hoş anılar biriktirmeniz... Pisa'da geçirdiğim birkaç saatin eğlenceli geçmesini sağlayan şey, Mucizeler Alanı'ndan havalimanına yürürken bu bölgeden yürümek ve soluklanmak için kafelerde vakit geçirmekti.
Sonsöz
Pisa, yazının başında da değindiğim gibi tek başına ziyaret edilecek bir kent değil. Bir Floransa gezisi içinde, birkaç saatliğine uğranacak bir yer olarak değerlendirmelisiniz burayı. Eğer 5-6 gün bulabiliyorsanız bir "Büyük Toskana Gezisi" tasarlayın ve Pisa bunun bir durağı olsun.
Yeme içme konusunda tasarruf etmek isterseniz, turistik kalabalıktan uzaklaşın ve mümkünse Arno Irmağı'nın karşı yakasında yemek yiyin. Hediyelik eşya bakıyorsanız sokaklarda ve özellikle Mucizeler Alanı'nı çevreleyen yüksek duvarların hemen arkasında bulunan hediye pazarını gezin. Çingene pazarlığı yapmaktan çekinmeyin. Türkçe, inanmayacaksınız belki ama, satıcıların çoğu tarafından konuşuluyor. En azından sizinle pazarlık edebilecek Türkçeleri var :)
Yarım günlük Pisa gezisinin hemen akabinde, yine birkaç saatte görebileceğiniz küçük bir kent olan Lucca'ya gitmenizi öneririm. Trenle Pisa Garı'ndan 20 dakikada varacağınız Lucca, bana kalırsa Floransa'dan sonra Toskana'nın en güzel kentiydi.
Çok bilgilendirici bir yazı olmuş, eline sağlık :)
YanıtlaSil