Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Anadolukavağı

Anadolukavağı, İstanbul Boğazı kıyısında Beykoz’a bağlı şirin bir mahalle. Aslında mahalle statüsünde olduğuna bakmayın, şehirden epeyce kopuk, enikonu bir balıkçı köyü görünümünde. Tarihçilere göre adındaki kavağın, ağaç olan kavakla hiçbir ilgisi yok. Kavak Arapça gümrük, kontrol noktası gibi anlamlara gelen bir sözcükmüş.

Anadolukavağı ve Yoros Kalesi
Boğaz’ın en güzel göründüğü bölgelerden birinde, yemyeşil bir doğa içinde kaybolmuş Anadolukavağı. Böylesi bir doğa harikası olmasına karşın, epeyce geri kalmış. İstanbul’a bu denli yakın bir cennet, neden daha fazla tanıtılmıyor, turizme daha etkin kazandırılmıyor; anlamak güç.

Anadolukavağı şehirden bayağı uzak olduğundan, genelde bölgenin az sayıdaki ziyaretçisi ve müdavimi özel araçlarıyla geliyor. Özel araçla geliyorsanız çevreyolundan Yeni Riva Yolu’na bağlanmalısınız. Kadıköy’den, Üsküdar’dan, Ümraniye’den veya Birinci Köprü’yü kullanarak Avrupa yakasından gelecek olanlar, Ümraniye Köprülü Kavşağı’ndan; Beykoz tarafı ve İkinci Köprü’den gelenler ise Kavacık Kavşağı’ndan Yeni Riva Yolu’na bağlanabilir. Bu yolu izlediğinizde Anadolukavağı’na varacaksınız. Her yerde, yön tabelaları Anadolukavağı’nı gösteriyor. Mutlaka göreceksiniz. Yol üstünde Yûşâtepesi ve Hz. Yûşâ Türbesi var. Anadolukavağı’na gidişte buraya uğramak bir nevi gelenek. Mutlaka yapılmalı.

Özel araçla gitmek kolay. Peki ya benim gibi arabası olmayanlar Anadolukavağı’nın güzelliğinin keyfini nasıl sürer? Mahalleye sizi götürebilcek toplutaşıma araçları var. İster İETT’nin Kavacık’tan kalkan 15A numaralı hattına binin; ister Sarıyer’den şehirhatları vapurlarını alın. Eskiden Eminönü kalkışlı vapurlarla doğruca Anadolukavağı’na gelebiliyordunuz. Fakat artık seferler Sarıyer aktarmalı olarak yapılıyor. Sarıyer’e vapurla gelirseniz, Anadolukavağı’na geçişlerde ücretsiz aktarma yapabiliyorsunuz. Günde bir kez sabahları 10.35'te Eminönü'nden kalkan Uzun Boğaz Turu vapurları da Anadolukavağı'na uğruyor. Burada akbil ve İstanbulkartlar geçmiyor, 10 TL'ye bilet alıyorsunuz. İskeleye her vapur yanaştığında köyde bir hareketlilik oluyor. Önemli bir kısmını yabancı turistlerin oluşturduğu kalabalık bir kafile köyü dolduruyor.

Anadolukavağı İskelesi
Eğer siz de burayı ziyaret etmek istiyor ve Avrupa Yakası’ndan Anadolukavağı’na geliyorsanız şu yolları deneyebilirsiniz:
  • Kabataş (25E), Taksim (25T) veya Beşiktaş’tan (40B) Sarıyer otobüslerine binin. Sarıyer İskelesi’nden vapurla karşıya geçin.
  • Yenikapı-Hacıosman metro hattıyla (M2 hattı) Hacıosman’a gidip, oradan Sarıyer’e inen çok sayıda otobüs hattından birini alın ve sonra Sarıyer İskelesi’nden vapurla karşıya geçin.
  • Zincirlikuyu’da köprüden geçen otobüslerden birine binin (522ST,122A, 122B, 500T…) Kavacık Köprüsü durağında inin. Üstgeçitten geçerek üstyola çıkın. Oradan 15A (Kavacık-Anadolukavağı) otobüslerine binin. Son durakta inin.
Eğer Anadolu Yakası’ndan gelecekseniz, şu yolları deneyebilirsiniz:
  • Üsküdar (15) veya Kadıköy’den (15BK) otobüse binerek Beykoz’a gidin. Beykoz’da 15A’lara binebilirsiniz. Son durakta ineceksiniz.
  • Kacavık Köprüsü’nden geçen herhangi bir otobüse binin. İkinci Köprü’yü kullanan otobüslerin neredeyse hepsi bu duraktan geçer. İndiğiniz zaman üstgeçitten üstyola çıkın ve 15A’lara binin.
  • 15A (Kavacık-Anadolukavağı) otobüsleri gün içinde iki yönden de her otuz dakikada bir kalkıyor. Kaçırırsanız bir sonrakini beklemek zorundasınız. 15A’lar dışında başka otobüs ya da minibüs yok. Kavacık-Anadolukavağı arası yaklaşık 40-50 dk sürüyor.
Anadolukavağı bir balıkçı köyü. Nüfusu 2000 dolaylarında. Aslında köyiçi oldukça küçük. Nüfusun bu denli çok olmasının nedeni köyün sırtlarında yer alan Askeriye’nin lojmanlarında kalan asker aileleri. Çok sayıda blok apartman var. Askerimiz elbette çok değerli ve en iyisini hak ediyorlar ama böyle yeşil ve tarihî bir alanın içine o beton lojmanlar âdeta birer hançer gibi saplanmış. Keşke başka bir yer tercih edilseydi.

Köyün meydanı ve sahili balık lokantalarıyla dolu
Otobüsler sizi tam köyün içinde bırakıyor. İnip sahile yöneldiğinizde iskele meydanına varıyorsunuz. Her taraf balık lokantası dolu. Turizm potansiyeli çok yüksek ama tümüyle plansız. Böylesi küçük bir yer için lokanta sayısı çok fazla. Her önüne gelen lokanta açmış gibi. Genelde tüm restoranların denize gören masaları var fakat bazılarının üst katları var. Buralarda manzara daha da büyüleyici. Çok sayıdaki balık restoranlarından kimileri çok köklü ve ünlü. Daha mütevazi olanlara haksızlık etmemek için isim zikretmeyeceğim. Siz gidin, hoşunuza en çok giden yeri seçin! İçkili veya içkisiz lokantalar var. Balık lokantalarının arasında birkaç dondurmacı da göze çarpıyor. Krep dedikleri “waffle” tarzı ürünleriyle ünlüler. Köydeki dükkânlar hepi topu bu kadar. Bir çiğköfteci, bir pastane, bir de kebapçı var balığa alternatif olarak. Ama Anadolukavağı’na gelip de balık yememek saçma olur!

Anadolukavağı’nın bilhassa midyesi meşhur. Kızartılmış ya da pilavlı şekilde bulabilirsiniz. Karadeniz’in semiz palamut ve lüferleri de mevsiminde denk gelirseniz harika oluyor. Balıklar genelde denizden çıktığı gibi lokantalara dağıtılıyor. Buzhane ürünü pek az düşermiş buralara. Salt balık yemek için vapurla gelip, bir sonraki vapurla geri dönenler var.

Köyiçinde ne yazık ki tarihî doku korunamamış. Neredeyse tüm evler betonarme ve çok çirkin. İtalya’da, İspanya’da Orta Çağdan kalma köyler hattâ kentler varken, 600 önceki hâlleriyle korunup günümüze ulaşabilmişken, bizim köylerimiz neden 100 öncesini bile yansıtmaktan, korumaktan uzak? Köydeki en göze çarpan tarihî eserler 1785 yılında yapılmış oldukça sade tasarımlı mermer bir yapı olan Cevriye Hatun Çeşmesi’yle 1593 yılında Midillili Ali Reis Paşa tarafından kubbesiz, kiremit çatılı köy camii. Ali Reis Paşa’nın kabri hemen caminin yanında. Camiinin arkasında bir hazire var. Hazirede tarihî mezartaşları bulunuyor.

Anadolukavağı Camisi'nin içi
Hemen caminin yakınında bulunan köy parkıysa önce barındırdığı anıt ağaçla; sonra da adıyla dikkat çekiyor. Kardak Şehitleri Parkı adını taşıyan bu küçük oyun alanı hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda adıyla gündeme gelmiş ve Kardak Krizi kadar olmasa da ufak çaplı bir sorun yaratmıştı. Ordumuz, komşu Yunanistan’la yaşadığımız Kardak Kayalıkları gerginliğinde hiç şehit vermemiş olmasına rağmen Beykoz Belediyesi’nin parka adını verdiği Kardak Şehitleri kim peki? Beykoz Belediyesi’nin açıklamasına / savunmasına göre tatbikattan dönüşte talihsiz bir kaza sonucu düşen helikopterde şehit olan iki askerimiz anısına bu ad verilmiş. Muhtarın ad değiştirme dilekçelerine rağmen parkın adı değiştirilmemiş ve hâlâ korunuyor.  

Bu yerleri gördükten ve yemek yedikten sonra köyiçinde yapılacak başka bir şey kalmıyor. Şimdi tabelaları izleyerek meşhur Yoros Kalesi’ne tırmanma vakti. Özel aracınızla geldiyseniz ne âlâ, yayaysanız, kaleyi görmek için tabana kuvvet!

Caminin yanından başlıyorsunuz yürümeye. Mirşah Hamamı Sokağı boyunca çıkacaksınız. Bu sokağın bitiminde yol ikiye ayrılacak. Bir tabela Anadolukavağı Mezarlığı’nı, kahverengi olan bir tabela da Yoros Kalesi’ni işaret edecek. Yayaysanız mezarlık yönüne, aracınızla geldiyseniz Yoros Kalesi yönüne sapacaksınız. Vardığınız noktada pek çok kafe ve restoranla karşılaşacaksınız. Buraya kadar geldiğinize göre nefes kesen manzaraya karşı bir çay ya da limonata molasını hak ettiniz demektir. Yayaysanız kafelerin arasından oluşturulmuş kestirme yolu kullanarak doğruca kaleye çıkabiliyorsunuz. Kaleye vardığınızda daha da büyüleyici bir manzarayla karşılaşacaksınız.

Yoros Kalesi'nin giriş burçları
Bizans Dönemi’nden kalma olduğu bilinen kale, Bizans zayıf düşünce Cenevizlilerin eline geçmiş. En sonunda da Osmanlı ordusu tüm Anadolu Yakası’nı olduğu gibi bu kaleyi de ele geçirmiş. Osmanlılar savunma amaçlı olarak bu kaleyi pek kullanmamış. Kalenin muhtelif yerlerinde Yunanca yazıtlar var. Üzerindeki haçlı motiflere rağmen çok iyi korunarak günümüze ulaşmışlar. Kalede 2014 yılı itibarıyla arkeolojik kazı çalışması yürütülüyor. Bu nedenle içine girilemiyor; çevresi ziyaret edilebiliyor.

Kalenin yanı başından inanılmaz bir manzaranın keyfini sürebilirsiniz. Gittikçe genişleyerek uçsuz bucaksız bir engine benzeyen Karadeniz’e kavuşan Boğaz’ın bu görüntüsünü her İstanbullu bir kez görmeli. Yakına kadar doğadışı hiçbir öğe barındırmayan bu eşsiz güzelliğe, şimdilerde bir yabancı ayrıntı eklenmekte: Yapımı süren Üçüncü Köprü, resmî adıyla Yavuz Sultan Selim (YSS) Köprüsü… Köprüler, ulaşım yatırımları elbette gerekli ama koskoca bir yamacın nasıl ormansızlaştırıldığını görmek, çok acı verici. Umarım inşaat bittikten sonra şantiye alanı için ormansızlaştırılan bu bölge yeniden ağaçlandırılır. En korktuğum şeyse buraların “orman vasfını yitirdiği” gerekçesiyle yerleşime açılması.

Üçüncü Köprü'nün yapımı
Kalenin çevresinde biraz dolaştıktan sonra, sıra köye inmeye gelecek. Araçla geldiyseniz yolu izleyerek Poyrazköy veya Anadolufeneri’ne gitmenizi salık veririm. Yok eğer yaya geldiyseniz, kafelerin içinden değil, bu kez araç yolundan inin. Değişik bir yerler görmüş olursunuz. Hem yokuş aşağı indiğiniz için yorulmazsınız da.

Kalenin de görülmesiyle Anadolukavağı’ndan gönül rahatlığıyla, yapılabilecek her şeyi yapmış olarak ayrılabilirsiniz. Otobüsler gün içinde saat başlarında ve buçuklarda kalkıyor. İnişinizi buna göre ayarlayın, aman otobüsünüzü kaçırmayın!  

Meraklısına not:

Evliya Çelebi o meşhur seyahatnâmesinde Anadolukavağı'ndan şöyle söz etmiş:

…Deniz kıyısında büyük bir liman ve bu limana bağlı 200-250 kadar gemi, 800 kadar hanesi bulunan bir Müslüman kasabasıdır. Camisi, 7 mescidi, hamamı, 200 kadar dükkânı, bekâr evleri, sübyan mektebi, bir çeşmesi ve abıhayat suları olan bir kasabacıktır. Halkı tamamen gemici, bağcı ve marangozdur. Hepsi Anadoluludur.  
Ulaşım için sefer tarifeleri:

1 yorum: