Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

22 Mayıs 2014 Perşembe

Anadolufeneri

Anadolufeneri, İstanbul’un en özel köşelerinden biri. Boğaziçi’nin Anadolu Yakası’nda bulunan en kuzeydeki köyü. Karşı yakadaki Rumelifeneri köyüyle kardeş bir nevi. Karadeniz’le İstanbul Boğazı’nın birleşim noktasında bulunduğu için, ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyor. Anadolufeneri köyü, adını tarihî Anadolu Feneri'nden alıyor.

Köy meydanındaki sade kafeler
Beykoz ilçesine bağlı olan köy, Beykoz’a yaklaşık 15 km uzaklıkta. İstanbul’un merkezine, hatta bağlı bulunduğu ilçeye bile bu kadar uzak olması onu diğer Boğaziçi köylerine nazaran daha sakin bir adres yapıyor. Yakına kadar köy arazisi yasak askerî bölge içinde bulunduğundan, köyde yozlaşma ve bozulma asgarî düzeyde. Ama maalesef Anadolufeneri köyü tarihî dokusunu koruyamamış. Neredeyse köydeki tüm evler betonarme ve pek güzel oldukları söylenemez. Köyün ziyaretçilerine sunduğu güzellik daha çok doğa ve yeşille ilintili.

Öncelikle köye nasıl gelebileceğinizi anlatayım. Köye gelmek için insanlar genellikle özel araçları tercih ediyor. Anadolukavağı üzerinden gelecekseniz, kasabanın içinden önce Yoros Kalesi yolunu, oradan da tabelalara bakarak Anadolufeneri yolunu takip edeceksiniz. Beykoz üzerinden gelecekseniz iki yol var: Ya Akbaba Köyü (artık mahalle oldu) yolunun bitiminden Anadolufeneri yoluna sapacaksınız; ya da Dereseki ve Kaynarca köylerinin yolunu kullanarak Anadolufeneri’ne varacaksınız. Birinci yolu kullanırsanız Poyraköy sapağından da geçeceğiniz için bu köye de uğrayabilirsiniz. İkinci alternatifteyse İstanbul’un üç değişik köyünü ve bambaşka bir yüzünü göreceksiniz.

Atatürk büstü ve köy otobüsü 15D
İkinci yol, aynı zamanda İETT otobüslerinin de kullandığı yol. Kavacık’tan kalkarak Paşabahçe ve Beykoz’dan geçen 15D numaralı otobüsler sizi bir bilet ücreti karşılığında ta Anadolufeneri’ne kadar götürüyor. Anadolufeneri’nden Beykoz’a otobüs yolculuğu yaklaşık 40 dk, Kavacık’a ise yaklaşık 70 dk sürüyor. Köye çalışan herhangi bir şehirhatları vapuru ya da özel şirket yok.

Anadolufeneri, Boğaziçi’nin en küçük köylerinden biri. Hele kardeşi Rumelifeneri’ne kıyasla epeyce küçük. Doğal bir koyu var. Hem denizle kucak kucağa, hem de denizden biraz kopuk. Karadeniz’e uzanan sarp kayalıkların tepesine kurulmuş köy. Koya inen dik bir rampa var. Koyun kıyılarında çekek yerleri var. Balıkçılar her sabah buradan açılıyor Boğaz’a ya da Karadeniz’e. Köyün koyundan yazın denize girenler oluyor tabii ama Poyrazköy gibi bir kumsalı olmadığı için yabancı ziyaretçileri pek cezbetmiyor. Belki de köyün böylesine kendi hâlinde kalmasının bir nedeni de budur.

Köyde Askeriye’nin varlığı hemen hissediliyor. Köyün muhtelif yerlerinde Askeriye tarafından yaptırılan pek çok Atatürk anıtı var. Köyün tarihî dokusunu yitirdiğinden söz etmiştim. Köydeki yegâne tarihî yapılar köy çeşmesi, köy camii, köye adını veren fener ve fenerin içinde bulunduğu küçük kalecik.

Köy çeşmesi, zamanla yol seviyesinin altında kalmış. Çeşmeyi incelemek için yoldan çeşmeye “inmek” gerekiyor. Çeşmenin Osmanlıca kitabesinde şunlar yazılı:

Köy çeşmesinin kitabesi
Köy camisine ve fenere, bu çeşmenin önündeki Cami Çıkmazı’ndan gidililiyor.  Köydeki Hamid-i Evvel Camisi, denizfenerinin hemen yanıbaşında bulunuyor. Kiremit çatılı sade bir tasarıma sahip olan cami 1880 yılında yapılmış. Caminin yanında ufak bir seyir terası var. İşte köyün en güzel yeri burası. Aşağıda köyün koyunu, çekek yerlerini, köyün yamaca kurulmuş evlerini, karşıda Üçüncü Köprü’nün Poyrazköy’de ve Garipçe’de yükselen ayaklarını, sağda ise Karadeniz’le İstanbul Boğazı’nın kavuşmasını görüyorsunuz. Burada saatlerce vakit geçirebilir insan. Fotoğraf çekmeye ve çekinmeye doyamıyorsunuz.

Caminin içinden bir görünüm
Caminin hemen yanındaki denizfenerine ancak özel izinle girilebiliyormuş. Bende özel izin falan olmadığına göre uzaktan bakmakla yetindim fenere… Şimdiki fener 1856 yılında inşa edilmiş fakat çok daha eskilerden beri bu noktada bir fener olduğu biliniyor. 1500’lerde çizilen bir haritada bile burada fener olduğu belirtiliyormuş. Fener o zamanlar yunus veya balina yağıyla aydınlatılırmış. Şimdiki feneri ise Fransızlar yapmış ve belli bir süre için işletme hakkını satın almış. Bu dönemden sonra zeytinyağı ve gazyağıyla aydınlatılmaya başlanan fener, Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte devlet tarafından satın alınarak millîleştirilmiş. O günden beri Kıyı Emniyeti’ne bağlı olarak gemilere yol göstermeyi sürdürüyor. Tabii bugün artık elektrik kullanılıyor.

Denizfenerinin çevresindeki küçük kale dikkat bile çekmiyor. Aslında daha ziyade fenerin bir parçası sanılıyor. Kale duvarının üstünde şu kitabe var:

Fenerin çevresindeki küçük kalenin duvarında yer alan kitabe
Köyde yapılabilecekler oldukça sınırlı. Görülecek yerler sınırlı olduğundan köyde daha çok yeme-içme etkinliği öne çıkıyor. Köy küçük ve sapa olduğundan, bu konuda da fazla çeşit yok. Köyde iki ünlü balık restoranı var. Müdavimleri balık zamanlarında buraları dolduruyor. Bunun dışında köy meydanında yer alan küçük bir kafeyle, köy kahvesi var. Köy kahvesinin girişinde “Aile Çay Bahçesi” yazsa da içeridekiler genellikle erkek. Köy çeşmesinin önündeki küçük, sade kafede ise genelde köy kadınları toplaşıyor. Köyün çevresinde piknik ve mangal yapılabilecek alanlar da var.

Anadolufeneri’nde çok büyük beklentiler içinde olmadan, bir şeyler görmek ya da yemek için değil; kafa dinlemek, doğayla baş başa kalmak için gidilmeli. Sırf sunduğu manzara ve temiz Karadeniz havası için bile gitmeye değer!

Köye adını veren Anadolu Feneri ve çevresindeki kale duvarları
Caminin yanındaki terastan koyun manzarası
Anadolufeneri'nde artık İstanbul'la özdeşleşen kırmızı sokak tabelalarından biri
Anadolufeneri'nin 1823 yılından kalma mermer çeşmesi

İETT otobüslerinin sefer tarifesi:  http://www.iett.gov.tr/tr/main/hatArama/hatsaatleri/15D_ANADOLUFENERİ---HALAYIKDERE---DERESEKİ---KAVACIK-İETT-Otobüs-Sefer-Saatleri

3 yorum:

  1. Anadolufeneri'ne ismini veren fenerin bir diğer arkadaşı da Bozcaada'da bulunuyor. Oraya da gelip görmenizi tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  2. Anadolu Kavağı çok daha güzel ve bu köyde yapılabilecekler sınırlı. İnsanlarda turiste alışkın değil

    YanıtlaSil
  3. Bu çeşmede 1992 de su içtim elimi yüzümü yıkadım...şimdi kuru
    akmıyor en son ocak 2021 de ziyaret ettim 😢😢😢

    YanıtlaSil