Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

11 Temmuz 2014 Cuma

Kirpi Cafe

Gezip göreceğim yerleri titizlikle seçer, her şeyi özenle planlarım. Gözüme kötü görünen bir şehre ya da mekâna kolay kolay adım atmam. Bu nedenle kötü sürprizlerle pek karşılaşmam.  

Uzun zamandır görüşme fırsatı bulamadığım 3 güzel arkadaşımla Koşuyolu’nda buluşmak üzere sözleştik. Kafeleriyle ünlü bu semti oldum olası çok sevmişimdir. İstanbul’daki favori mekânlarımdan kimileri burada yer alır. Yeşili bol, betonu az Koşuyolu, hem Üsküdar’a, hem Kadıköy’e 15 dakikalık mesafede yer aldığı için sık sık geliriz. Bol ağaçlı parkı, yanıbaşındaki Validebağ Korusu, Hababam Sınıfı’nın çekildiği Adile Sultan Kasrı’yla Koşuyolu başlı başına bir yazıya konu olur aslında. Evet iyi fikir, ayrıca bir Koşuyolu yazısı çok yakında blog’ta olacak! Koşuyolu’na bu gidişimizde, daha önce hepimizin ayrı ayrı geldiği, ama birlikte hiç oturmadığımız Kirpi Café’de karar kıldık.

Kapıda karşılandık ve masamıza kadar bize eşlik edildi. Menülerimiz geldi ve incelemeye koyulduk. Fiyatları eskisine göre epeyce uçmuş bulduk ama oturmuştuk bir kez. Ben daha önce Beşiktaş Valonia’da tattığım kurumantıyı buranın menüsünde de görünce hemen atladım ve bundan sipariş verdim. Diğer iki arkadaşım da aynı şeyden, bir diğeri ise noodle aldı.

Mantıların hazırlanması biraz vakit aldığından öncesinde masamıza içine baharat serpiştirilmiş bir tabak zeytinyağı ve taze ekmek getirildi. Tabağın içinde 2 adet de zeytin koyulmuştu. 4 kişi olduğumuzu görmelerine rağmen neden 2 zeytin esirgenmişti anlamadık.

Mantılar önümüze gelince porsiyonların küçüklüğüne inanamadım ama zaten arkadaşlarım benimle obur diye alay ettiği için, sesimi de çıkaramadım. Ama ilk tepki onlardan geldi! Hem mantımız, hem de diğer arkadaşımın aldığı noodle, bir avuç yemekten başka bir şey değildi. Halbuki bir tabak + içeceğe ödediğimiz parayla, bir fastfood restoranında 3 menü alabilirdik!

Diğer yemekleri nasıldır bilemeyeceğim; ancak kurumantılarının berbat olduğuna değinmeden edemeyeceğim. Nohut gibi takır takır, tabağı bile doldurmayan birkaç parça mantının yanında ufacık bir reçel/sos kabına koyulmuş bir market yoğurdu getirildi. Bundan çok daha ucuz bir fiyata, çok daha iyi bir mekân olan Valonia’da tattığım mantıda halis muhlis süzme yoğurt vardı.

Miktar olarak 1 yemek kaşığına denk gelen yoğurt elbette ki yemeğin yarısında bitti. Garsondan biraz daha yoğurt istedim. Yoğurt gecikince yeniden anımsattım. Hırçın bir tonla, “Tamam beyefendi, ilettim siparişinizi” dendi. İstediğime isteyeceğime pişman oldum yoğurdu. Biz garsonun tutumuyla hayrete düşmüş, “bu nasıl iştir” diye düşünürken yoğurt geldi. Biz yemeğimizi bitirdik, sohbetimizi ettik ve vakit geldi hesabı ödeyip kalkmaya…

Hesap gelince neye uğradığımızı şaşırdık. İstediğimiz ek yoğurdu hesaba yansıtmışlardı. Ben öfkeden kudurmuş kasaya yönelirken arkadaşlarım beni durdurdu. Benim tersimin nasıl pis olduğunu bildikleri için, onlar konuşmak istedi kasada.

Hesabı alan kişiye derdimizi anlattık. “Aaa çok özür dileriz, bu Kirpi Café’nin kuralı, ekstra istenen her şeyi hesapta göstermek zorundayız, kusura bakmayın” dediler.  Siz bu cümleden ne anlarsınız? Özür dileme, kusura bakmayın ricası… Doğal olarak geri adım attıklarını sandık ama durum hiç de öyle değildi. Bir tabak yemekten utanmadan onca para almalarına rağmen bir kaşık yoğurt için hesaba ekstra 3,5 TL ekleyip, onu da bizden çatır çatır aldılar. Yoğurdun marketten alınma sıradan bir şey olması da cabası. 

Ben Kirpi Café’nin notunu bu olayla verdim. Bir daha asla gitmem. Koşuyolu’ndaki rakiplerinden biraz ders almalılar. İkramlarıyla müşterisinin gönlünü fetheden yerler dururken neden böyle bir yeri tercih edeyim ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder