Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

29 Aralık 2015 Salı

Siena

Siena'nın genel görünümü
İtalya'nın Toskana bölgesinde yer alan ve Floransa'dan sonra belki de bölgenin en çok bilinen şehri olan Siena'yı görmeyi çok istiyordum. Fakat görülecek 5 koca şehir, tüm bunları sığdırmak içinse 5 kısa günüm vardı. Bir şeylerden feragat etmek istemiyordum ve Siena'yı gezebilmem için her şeyi saati saatine planlamam, dilini bilmediğim bu ülkede hiç hata yapmamam gerekiyordu.

Nitekim her şey yolunda gitti ve Siena'ya uğrayabildim. Palio denen yarışlarıyla ünlü bu şehre oyunların düzenlendiği yaz aylarında gelebilmeyi çok isterdim fakat çalışan bir insanın yıl ortasında 5 günlük izni bulması bile bir mucize olduğundan fazla hayıflanmadan şehrin tadını çıkarmaya karar verdim.

Ulaşım


Siena'ya, konakladığım Floransa'dan günübirlik gitmeye karar verdim. Olabildiğince hızlı biçimde kenti gezerek, vakit kalırsa yakın yerleşim birimlerinden biri olan, Orta Çağ kasabası San Gimignano'yu gezecektim. Aylardan kasım olduğu için günışığından olabildiğince fazla yararlanmam, güne çok erken başlamam ve hızlı bir tempoda gezmem gerekiyordu. İlk otobüslerden birine atlamak için otelimden sabahın erken saatlerinde ayrıldım.

Floransa'da, Santa Maria Novela Garı'nın yakınlarında yer alan otobüs duraklarını bulabilmek için birkaç kişiye yol sormam gerekti fakat güç de olsa binaların arkasında kalmış cep otogarını buldum. Burası çevre köy ve kasabalara giden bölgesel otobüslerin kalktığı terminal. Siena için biletimi alıp başladım beklemeye. Biraz gecikmeyle de olsa otobüsümüz geldi. Eğer çantanız, bagajınız varsa otobüsün yük bölmesinin kapaklarını kendiniz açıp eşyanızı yerleştiriyorsunuz. Otobüs hareket ettikten sonra sizi yaklaşık 80 dk'lık bir yolculuk bekliyor. Siena'ya vardığınızda otobüs sizi bir meydanda bırakıyor. Dönüş için biletlerinizi buradaki büfelerden alabilir, dönüş otobüsünüzü yine burada bulabilirsiniz. Gideceğiniz yer için otobüs sürücülerinden yardım isteyebilirsiniz. Size hangi peron olduğunu ve saat kaçta geleceğini zaman çizelgesi üzerinden bir güzel gösteriyorlar!

Gezi rotası


Piazza del Campo ve çevresi her daim capcanlı
Ben 13.10'daki otobüsle San Gimignano'ya gitmeyi kafaya koymuştum. Otobüsün saati gelene dek şehri gezip bitirmek için yalnızca birkaç saatim vardı. Bu nedenle hiç vakit yitirmeden başladım gezmeye. İlk işim bir kafede kahvaltı etmek oldu. Şimdi adını unuttuğum, o bölgenin tatlı çöreklerinden yiyerek karnımı doyurdum ve attım kendimi sokaklara!

Siena'nın merkezi hiç kuşkusuz o ünlü yelpaze biçimindeki meydanı, Piazza del Campo. Sözkonusu Palio yarışları da eskiden beri işte bu meydanda düzenleniyor. Meydan, şehrin geçmişteki yönetiminden sorumlu dokuz konseyi temsilen dokuz bölüme ayrılmış gibi tasarlanmış. Her bölümde taşlar farklı biçimde dizilerek bölümlerarası görsel farklılık sağlanmış. Meydanın geçmişi 12. yüzyıla dayanıyor. Meydanda yer alan dikkat çekici yapılar var. Bunlardan ilk Fonte de Gaia denen heykellerle süslü meydan çeşmesi. Gördüğümüz çeşmenin özgün parçaları hava koşulları nedeniyle daha fazla yıpranmasın diye müzeye kaldırılmış. Buradaki 19. yüzyılda yapılan bir kopyası.

Palazzo Publico
Meydanın en heybetli yapısı ise Palazzo Publico yani Halk Sarayı. Günümzde hâlen belediye binası olarak kullanılan bina geçmişte de Siena'nın yönetim merkezi olmuş. Bazı salonlar bugün müze olarak ziyarete açık. Tavan süslemeleri ve freskler nedeniyle görmeye değer. Ancak binanın asıl görülmesi gereken yeri kulesi. Mangia Kulesi denen bu 102 m yüksekliğindeki çan kulesi İtalya'da bulunan en yüksek ikinci kuleymiş. Muhteşem manzaralar sunan kulenin girişi ben gittiğimde her nedense kapalıydı bu nedenle Siena'yı ve Piazza del Campo'yu tepeden görme fırsatım olmadı. Zaten kuleye 505 basamakla çıkıldığını öğrendikten sonra çıkamadığıma üzülmekten çok sevindim!

Piazza del Campo şehrin kalbinin attığı yer demiştim. Bu meydana bağlanan birçok dik sokak ve geçit var. Tüm bu sokaklar ziyaretçilere inanılmaz manzaralar sunuyor. Bir yerden sonra sokak fotoğraflarından fotoğraf makinenizin belleğinin dolduğunu görüyorsunuz. Fakat her sokak öylesine şirin, öylesine tarih kokuyor ki, birini fotoğraflamasanız diğerinin hatırı kalıyor.

İşte bu sokaklardan, Halk Sarayı'nın arkasında kalan kısma inenleri takip ederseniz Piazza del Mercato yani Pazar Meydanı'na geleceksiniz. Yarı Kapalı bir halk pazarının bulunduğu bu noktada kimi günler bizdekilere benzer bir semt pazarı kuruluyor. Buradaki seyir terasından vadilerin, bağ ve bahçelerin fotoğrafını çekebilirsiniz.

Siena Katedrali
Şehirde tüm önemli yapılar, sokak tabelaları gibi ok işaretli levhalarla gösterilmiş. Tarihî sokakların tadını çıkartarak yavaş yavaş Katedral Meydanı'na tırmanabilirsiniz. Burada şehrin tuğla evlerden oluşan ana dokusuyla pek de uyuşmayan siyah beyaz taşlı katedrali bulacaksınız. Fakat bu uyuşmazlığa karşın çok etkileyici bir yapı olduğuna siz de görünce hak vereceksiniz. Gotik tarzda yapılan yapının İtalya'nın en büyük katedrallerinden biri olduğunu sonradan öğrendim. (Bu arada gotik mimari nedir, diğerlerinden farkı nedir vb konularda fikir sahibi olmak isterseniz şu yazımı okumanızı öneririm) Siena Katedrali'ni birtakım eklentilerle aslında dönemin en büyük katedral haline getirmek istemişler fakat 14. yüzyılda Avrupa'yı kırıp geçiren meşhur Veba Salgını nedeniyle şehrin nüfusunun ve parasının yarıdan fazlası yitince, bu sevdadan vazgeçmişler.

Siena Katedrali'nde görülmeye değer pek çok mimari ayrıntı var. Giriş için katedral, vaftizhane, kütüphane ve katedral müzesini kapsayan birleşik biletten satın almanızı öneririm. Kütüphanenin tavanındaki freskleri anlatmaya sözcükler yetmez. Katedralin içindeki ayrıntıları ise görmeyen çok şey kaçırmış sayılır. Vaiz kürsüsünün üzerindeki heykelleri ve yerde bulunan kakma zemin işlemelerini mutlaka görün. Verdiğiniz 12 avroluk bilet parasının en güzel kısmı ise katedralin tamamlanmamış ön cephesi üzerinde yer alan seyir terası. Şehrin mükemmel manzaralarını sunan bu noktada bol bol fotoğraf çekeceğinizden eminim.

Piazza del Mercato
Bunun dışında hemen yakınlarda bulunan Santa Maria della Scala, eskilerde hastane olarak kullanılıyormuş. Şimdiyse içinde kaydadeğer bir resim ve heykel koleksiyonu barındırıyor. Floransa'da geçirdiğim 3 gün boyunca resim ve heykele doyduğum için ben buraya girmemeyi yeğledim. Zaten San Gimignano'ya gitmek için binmem gereken otobüse yaklaşık 1 saat kalmıştı.

Dar, loş ve gün ışığı alamadığı için hafif serin olan tarihî sokaklarda son kez aheste aheste dolaşarak artık eserlerin değil sokakların tadını çıkarmaya başladım. Artık bir yere girmem desem de yol üzerinde denk geldiğim Santa Caterina ve San Domenico kiliselerine girip içeriyi şöyle bir kolaçan ettim. Son olarak otobüsümün kalkacağı noktaya giderken haritam üzerinde de görünen Palazzo Salimbeni'ye uğradım. Ziyarete açık mı kapalı mı olduğunu anlamaya çalışırken güleryüzlü bir görevli beni gördü ve ısrarla içeri davet etti. Eski bir bankanın genel merkez binası olan bu 15. yüzyıl sarayının kimi bölümleri günümüzde müze ve araştırmacılara arşiv olarak hizmet veriyor. Eski kasalar, arşiv kayıtları ve banka eşyası arasında 5 dakika gezindikten sonra hanımefendiye teşekkür ederek binadan ayrıldım ve bir sonraki durağım olan San Gimignano'ya gitmek için otobüsüme bindin.

San Gimignano gezi yazımı ve önerilerimi okumak için buraya tıklayabilirsiniz!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder